top of page

Kim Diyor?


''Bir gün, bir yanlış anlaşma sonucu, doğada kendi hallerinde yaşayan bir yerli gruptan intikam almak isteyen bir ekip, bu küçük topluluğu içten çökertmenin hain planlarını yaparlar:


'…bu vahşilerin asıl sorunu her şeyi olumlu görmeleri. Güneş mi var? Memnunlar. Yağmur mu yağıyor? Memnunlar. Manyok tarlalarında ot mu bitiyor? Memnunlar…Yansız şeylere olumsuz gözle bakmayı öğretmek gerek.


-Peki bunu nasıl yaparız?

- Onları bu gibi şeyleri olumsuz etiketlemeye alıştırırsak sonunda öyle görmeye başlarlar. Kelimeler, hissedilen şeylere eşlik eder.

-Yağmuru kötü hava diye adlandırmayı, yeni biten otlara “yaban otu” demeyi, bazı kokulara “kötü koku” demeyi öğrenmeliler…

-Bu onları onların algılarını koşullayacak. Bir süre sonra dünyaları o kadar da güzel olmayacak. İNAN BANA.”[1]


Ve o zamana dek kendi hallerinde yaşayan yerli halk, buna benzer çeşitli türde manipülasyonun farkında olmadan, her şeyi olduğu gibi görmek yerine, olumsuz yorumlamayı öğrenirler.


Şöyle bir bak etrafında dolaşan yüzü asık cümlelere…


Bunların kaçı senin? Korkularının kaçı kopyalayıp yapıştırdıkların başkalarının zihinlerinden?


Hava gerçekten “kötü” mü, yoksa sadece yağmur mu yağıyor?


Ofiste yan masanda çalışan gerçekten “kötü” biri mi, yoksa geçen gün, sana bağırdığında, sadece kötü bir gün mü geçiyordu?


Peki ya “dünyanın kötülüğü”?

Her akşam izlediğin akşam haberleri, birbiri ardına gelen felaketler?

Bunlar gerçekten de oluyor, doğru.


Peki sen genele olduğu gibi baktığına emin misin?


Yoksa sadece sana sunulanları görüp öyle mi karar veriyorsun dünyanın kötülüğüne?


Sence gerçekten hepsi de üst üste aralıksız ve devamlı olarak mı gerçekleşiyor?

Bugün sokakta sana şirin gözlerle boncuk boncuk bakan bir kedi görmedin mi bugün hiç?


Ya mis gibi limonu kokusunu yayan manolya ağacı, balkonunun önündeki, duymadın mı?


Hani komşunun yeni doğan bebeği vardı ya, işte, onun gülüşünü görmedin mi sana bakarken? İçini ısıtmadı mı?


Ya da annenin yaptığı mis gibi keki tadarken, yanında demli bir çayla, çocukluğuna gitmedin mi?


O çocuk vardı ya, hani beğendiğin, bugün sırf onu düşündüğünde, kalbin çarpmadı mı pır pır?


Ay ne güzel doğdu dün akşam? Arabada farketmedin mi?


Bunlar akşam haberlerinde var mıydı?

Yoksa sen yine başkalarının sana verdiği “kötü haberleri” mi izledin sadece?

Kendininkileri es geçerek?


Koçluğun en sevdiğim sorularındandır “KİM DİYOR?”.

Meydan okur.

Sen sana gelen korkulara kollarını kaldırmış teslim olduğunu hissederken, birden çarpıştırıverir seni onlarla.

Önce afallarsın.

Sonra bir bakarsın sırtın dikleşmiş, gözlerinde yeniden kendin olmanın sevinci.


Bunu duyduğun anda, birden, bir süredir kaldığın “etiketlemeler” durağında fazlaca vakit geçirdiğini anlarsın.


Seslerin başkalarının sesleri olduğunu, kim bilir belki çocukken sana söylenenleri, ya da yaşamış olduğun tek bir olaydaki hislerini her olayda referans aldığını fark ediverirsin birden.


“Genellemelerin” hiç de “genel” olmadığını, ufacık bir frekanstaki tek bir ses olduğunu fark edersin. Ve o sesi dalga dalga büyütüp aslında zihnindeki tüm dünyanı kaplatacak kadar büyüttüğünü.


Hayat tek bir referansla işlemeyecek kadar zengin.

Sen tek bir hisle yaşamayacak kadar dolusun.


Bundan sonra biri sana hava kötü diyor dediğinde yüksek sesle soramasan da, o gözlerindeki sevincin, sokaktaki kedinin, mis kokulu manolyanın, minicik komşu bebeğin, güzelim anne kekinin, beğendiğin çocuğun, her gece doğmaktan vazgeçmeyen o turuncu Ay’ın hatırına, en azından içinden sorar mısın?

''KİM DİYOR?''


Sevgi ile

Zeynep BALABAN (PCC)

Lider ve Takım Koçu

[1] Seni Her Şeyin Mümkün Olduğu Bir Yere Götüreceğim, Laurent Gounelle, Pegasus Yayınları, 2014.

zeynep%2520tek%25201%2520BW_edited_edite

Zeynep Balaban (PCC)

Lider ve Takım Koçu

Spiral Dinamikler Uygulayıcısı (CPT)

bottom of page